google.com, pub-3163838852151076, DIRECT, f08c47fec0942fa0 KARAGÜMRÜKTE RACON DEĞİŞMİŞ
top of page
  • Yazarın fotoğrafıYitik

KARAGÜMRÜKTE RACON DEĞİŞMİŞ


Hayat mücadelesi elbette zor ama İstanbul’da yaşayanlar için sanırım bu mücadele iki kat daha çetin geçiyor. Hele bir de benim gibi her gün kıtalar arası seyahat etmek zorunda kalıyorsanız vay halinize.


Pandemi nedeniyle son bir yıldır toplu taşıma araçlarını tercih etmiyorum. Bu dışarıdan bakıldığında konfor gibi görülebilir ancak kazın ayağı hiç de öyle değil. Toplu taşıma araçları ile seyahat ederken tek şikayetiniz muhtemelen çok kalabalık olması ve çoğu zaman oturacak yer dahi bulamamanızdır. Ancak İstanbul’da özellikle sabah erken saatlerde ve akşam mesai çıkışı araç kullanmak başlı başına bir azap. Kural tanımaz sürücülerin gününüzü cehenneme çevirmesi işten bile değil.


Bir dönem uzak kaldığım İstanbul’a kısa ziyaretler yaptığımda kendi kendime; “İyi dayanmışım senelerce bu çileye. Şimdi bana deseler ki 10 bin lira net maaş vereceğiz. Hiçbir iş yapmayacaksın. Sabah saat 9’da Avrupa yakasına geçeceksin. Akşam saat 18.00’de de geri döneceksin deseler vallahi kabul etmem.” diyordum. Büyük konuşmamak lazımmış.


Konumuzla direkt alakası yok ama anti parantez belirtmem gerekirse büyük konuşup bir daha asla yapmam dediğim her şeyi kesinlikle yaptım. Mesela, seneler önce bir siyah arabam vardı. Renginden çok muzdariptim. Bir gün satarsam bir daha bir daha asla siyah araç almayacağım dedim. Ondan sonra aldığım tüm araçlar siyah oldu. Siz siz olun kaderle aşık atmayın ve büyük konuşmayın.


İstanbul trafiğinde bunca vakit geçirince gün içinde birbirinden ilginç ve şaşırtıcı olaylara şahitlik etmek kaçınılmaz oluyor. Bazen de bu olayın bizatihi kahramanı siz olabiliyorsunuz.

İşte bu satırları yazmama neden olan şey tam da bur türden bir olay.


Sabah Edirnekapı şehitliğinin önünden süzüldüm geliyorum usul usul tam Karagümrük stadyumunun karşısında bir ticari taksi sürücü kolunu camdan sallandırmış yolun tam ortasından gidiyordu. Tamamen ikaz etmek amacıyla korna çaldım.


Taksici kendi şeridine geçmek yerine önce şeridi biraz daha ortaladı sonra da iyice yavaşlayarak kendi şeridine geçti. Ve tam ben yanından geçerken kibarca; “Ne var lan! Ne basıyon kornaya!” diyerek kükredi. Bir taraftan da bilindik, tanıdık el kol hareketleriyle söylemlerini destekliyordu. Ben ağzımı açmaya bile fırsat bulamadan; "Çek lan sağa lavuk!” diyerek hızla gidip ilk boşluğa park etti. Tabi ben de arkasına.


Hışımla indi araçtan. O küçücük araca, o iri kıyım adam nasıl sığdı diye aklımdan geçirirken adam kollarını açmış büyük bir sevgi gösterisine hazırlandığını belli edercesine bana doğru gelmeye başlamıştı bile.


Bilirsiniz bizim insanımız seyri sever. Bir anda etrafımda 7-8 kişi toplanıverdi. Ve hepsi yüksek sesle bir şeyler söylüyor.


Muhtemelen taksici bölgenin esnafı ve toplananlarda esnaftı. Tipik bir semt sahiplenmesi. Öyle bir kaos oldu ki herkes konuşuyor ama kimse bir şey anlamıyor.


Bir ara kısa bir sessizlik olunca fırsatı değerlendirmek istedim ve “Bir dakika!” diye bağırdım. Bana odaklandıklarını fark edince de; “Kurban olduklarım burası Karagümrük. Ben bu semti vatansever, milliyetçi delikanlıların semti olarak biliyorum. Sayın bakayım kaç kişisiniz?” dedim.


Kimseden ses çıkmadı sadece şaşkın şaşkın bakıyorlardı.“Yahu ben çeyrek porsiyon adamım. Bu taksici benim iki katım. Zaten beni her türlü yer. Siz niye anlamadan, dinlemeden, kim haklı kim haksız bilmeden onu koruyup benim üzerime geliyorsunuz? Hiç yakışıyor mu bir kişiye, sekiz kişi efelenmek?” diye devam edince taksici sessizliği bozdu; “Kardeş haklı söylüyor dağılın siz, biz arabanın içinde konuşur meselemizi hallederiz.” diyerek toplananları uzaklaştırdı ve birlikte arabanın içine geçtik.


Dedim ki; “Benden hayli büyüksünüz. Ben tamamen refleksle sizi ikaz etmek düşüncesiyle korna çaldım. Küfür etmedim, hakaret etmedim. Neden bu kadar büyük tepki verdiniz anlamadım.”


Taksici baba adammış; “Kardeşim sıkıntılarım var çok dalgındım yerden göğe kadar haklısın. Hakkını helal et.” dedi.


“Varsa helali hoş olsun ağam. Ama sen bu stresle bu meslekten ekmek yiyemezsin. Akşama kadar milletle kavga etmekten yolcu taşımaya fırsat bulamazsın.” diyerek mevzuyu kapattım.


Önceden de tahammülsüzdü insanlar ve önceden de buna benzer yüzlerce olay yaşadım. Ancak son bir yıldır pandemi şartlarından dolayı insanlar patlamaya hazır bir bomba gibi adeta.


Neyse ki ben konuşacak fırsat bulabildim ve ağzım biraz laf yapıyor da olayı tatlıya bağlayabildim.


İner inmez kafaya levyeyi de yiyebilirdim.


Başımdaki kalabalık var gücüyle bağırıp çağırırken, kenarda duran takım elbiseli kibar bir abinin tepkisi her şeye rağmen dudaklarımda tebessüm oldu. Abi kafasını sağa sola sağlayıp hep aynı şeyi tekrar edip duruyordu; “Sosyal mesafe sıfır beyefendi.”


Siz siz olun kimseyle özellikle trafikte tartışmaya girmeyin. Girerseniz de sosyal mesafeyi koruyun.


Mesafe sizi hem çin virüsünden hem darbelerden korur. :)


Not: Görsel temsilidir.

335 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page