google.com, pub-3163838852151076, DIRECT, f08c47fec0942fa0 AVUÇLARIMDA YÜREĞİM
top of page
  • Yazarın fotoğrafıYitik

AVUÇLARIMDA YÜREĞİM


En güzel baharlar, en çetin kışların ardında gizlidir.

Az önce kapattığım derginin arka kapağında yazıyor bu söz. Yüreğimin bir yakası; “Kulağa hoş geliyor, umut verici en azından diyor.” Diyor demesine de, dudağımda beliren alaysı gülümsemeye engel değil bu tespit. Ve gayri ihtiyari dökülüyor sözcükler yüreğimden.

"Bin bahar görse de taş yeşermez."

Böyleyimdir ben. Bazen sözcükler beynimin emrini dinlemeden, olur olmaz mekan ve zamanda dökülüverir fütursuzca. Bülbülün çektiği dilindendir derler ya. Tam da böyle bir durum.

Ne yapayım.

Az uyuyorum, az yiyorum ama az konuşmayı bir türlü beceremiyorum. Yürek taşkını diyorum ben buna. Gem vurulmaz ve önünde hiçbir bent duramaz. Adı üstünde taşkın. Kontrol edilebilir olsaydı şayet, taşkın olmazdı zaten.

Otobana ters girmiş bir sürücü gibiyim. Her şey ve herkes üstüme geliyor sanki. Ve ben ne zaman üstünden atlamaya kalksam ayaklarıma takılıyor hayat.

Atam Bilge Kağan’ın sözü geliyor hatırıma: “Hayat renkli bir gölge gibidir. Ardına düşersen senden kaçar. Ama ondan kaçarsan peşin sıra gelir.”

Hiç düşmedim ben bu hayatın ardına. Bu söz doğru ise kanlım gibi yakamdan tutan bu yalnızlık neyin nesi o halde?

Bu ıssızlık, bu tenhalık ve bu kırgınlık.

Bu şehirde her gece milyonlarca ışık yanıyor ama hiçbiri benim için değil. Çoğu zaman yaptığım gibi, yine kendimle konuşuyorum ama kendi ıssızlığımda yankılanıyor sesim.

Benden kaçıyor yine bana sığınıyorum. En kötüsü belki ama en asili bu biliyorum. Kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşıyorum.

Soruyorsun ya bana bazen; “Neden bu hüzün, neden bu melankoli?”

Oysa biliyorsun ki; güneşin battığı yerde gölgeler uzar. Ve yine biliyorsun ki; testide ne varsa dışına o sızar?

Bazen ne kitaplarım, ne bağlamam, ne kalemim, ne de sırtımı yasladığım katrandan kara geceler bile tartmıyor bu yükü. Gök kubbe üzerime çöküyor sanki. Ben altında bir zerre.

Deryada bir damla misali. Boğuluyorum, çırpınıyorum.

Hayata, mevsimlere, her şeye ve herkese darılıyorum. Çaresiz dert ortağım sazıma sarılıyorum. Bir o anlıyor beni. Bir o dinliyor.

Kanatlanıyor ezgiler. Gönlüm Asya’da bir step ve duygular gem vurulmaz deli bir tay şimdi.

Düşünceler, düşler sınır tanımıyor iyi ki.

Zaman zaman cebime bir avuç düş tohumu doldurup, yedi başlı ejderha gibi üzerime çöken yalnızlığımla, Oğuzhan atam gibi savaşmayı seviyorum.

Kâh ejderha kollarıyla boğuyor beni, kâh ben umut kılıcıyla kesiyorum yalnızlığın azgın kollarını. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı o demdeyim. Cennete de gitsem cehennemdeyim.

Kapatmışım gönlümü sevgiye, aşka. Ne giysem yakışmıyor hüzünden başka.

Neredesin ey beklenen?

Geliversen yanıma, güldürsen yüzümü. Cemre gibi düşüversen yüreğime. Saçlarından tutup baharlar getirsen bana.

Neredesin ey özlenen?

Özlemleri özlemekten bitap yüreğime merhem olsan. Rüzgar olsan, yağmur olsan, tipi, boran, kar olsan. Yeter ki sen olsan?

Neredesin ey sevgili?

Sevdalara sevdalanmış bu bîçarenin emi, sargısı. Neredesin ey her güzelliğin canlı sergisi?


Biliyorum?

Seni sevmek güneşi tutmak, Seni sevmek ateşi yutmak, Uykuları uyutmak seni sevmek, Seni sevmek notaları avutmak?

Biliyorum?

Seni sevmek hasreti tatmak, Seni sevmek ölüme yatmak, Cana can katmak seni sevmek, Seni sevmek yalnızlığa tüfek çatmak

Biliyorum?

Seni sevmek iğneyle kuyu kazmak Seni sevmek hasrete kızmak Ezberleri bozmak seni sevmek Seni sevmek suya yazı yazmak?

Sen de bil ki; ismini penceremin buğusuna değil, yüreğime yazdım. Her nefeste sen varsın. Sen! Sen! Sen!

Hani “Olmasam ne değişirdi?” diye soruyorsun ya?

Bil ki; sen olmasaydın, ben olmazdım? Türkü türkü gönüllere dolmazdım.

Ben seni Aziz Valentine'nin kutsadığı 14 Şubatlar için değil, Mevlana’nın, Yunus’un enginliğinde bir ömür sevmeye talibim!

Eğer göz koyduysan yüreğime sevda ecesi; gel al! Avuçlarımda yüreğim..

403 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page