google.com, pub-3163838852151076, DIRECT, f08c47fec0942fa0
top of page
Yazarın fotoğrafıYitik

PLAZA ÇOCUKLARINA *


Uzun zamandır kalemi elime almıyordum. Biraz kahır, biraz sitem ama çoğunlukla yoğunluktan. Ülkemizdeki baş döndürücü gündem değişikliklerinin etkisi de yok değil. Zira ben günlük yazan biri değilim. Ama iş öyle bir hale geldi ki, gündemi yakalayabilmek için değil günlük, gün aşırı yazmak gerekiyor.

Operasyon ve harekatla başladığımız günü, türban tartışmalarıyla noktalayabiliyor ve yahut YÖK Başkanının demeçleriyle kapattığımız gecenin sabahına, PKK/KONGRA GEL terör örgütünün askerlik şubesi; DTP’ nin sabırları taşıran sokak eylemleriyle başlayabiliyoruz.

Kalemleriyle “Küresel Efendilerinin” tetikçiliğini yapan “Plaza Çocuklarını” ve barlarda Güneydoğu raporu kaleme alan ve Kürt’ ten daha çok Kürtçü kesilen sözüm ona “içi kararmış aydınları” saymazsak, yazdığı okunur, kalemini namusu gibi koruyup kollayan vatan evlatları söylenecek ne varsa söylediler, yazdılar aslında.

Ama henüz bir hafta öncesine kadar “KAHRAMAN MEHMETÇİK” manşetleriyle mangalda kül bırakmayan izan ve insaf züğürtlerinin, bugünlerde Türk Silahlı Kuvvetlerine ve ordumuz üzerinden tüm kutsal değerlerimize yaptığı saldırı karşısında susmak, şeytanla yoldaşlık olur diye düşündüm.

O yüzden sıyırdım yine kalemi kınından.

Öncelikle söylemeliyim ki, ben strateji ve taktik uzmanı değilim. Ama zaten -40 derecede ve iki metre karın üzerinde yapılan böylesi büyük çaplı bir harekatı yorumlamak içinde uzman olmaya gerek yok.

Ordumuz hiç kimsenin ama özellikle PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün beklemediği bir anda yıldırım gibi Irak’ ın Kuzeyine girmiş ve planladığı süre içerisinde de, işini bitirip büyük bir başarı ile Genel Kurmay Başkanı’nın ifadesiyle “tereyağından kıl çeker gibi” sıyrılıp çıkmıştır.

İstanbul’ da on santim kar yağdığında tir tir titreyip dışarı çıkmayan “kravatlı puştlar” ın, bayrağa kan veren yiğitleri incitmeye ve harekatı küçümseyerek edepsiz, insafsız, mesnetsiz ithamlarda bulunmaya hakkı yoktur, cüreti de olmamalıdır.

Düşünün bir kere, şimdi şu yazıyı okurken içinizden gelse ve hemen telefona sarılıp on arkadaşınızı arayıp, Taksim’ de buluşmak üzere sözleşseniz, Allah için söyleyin en erken kaç dakikada orada olabilirsiniz?

Ya da iş yerinde birlikte çalıştığınız arkadaşlarınızla topluca pikniğe gideceksiniz, günlerce önceden planladığınız halde, toparlanıp çıkmanız ne kadar vakit alır? Planladığınız zamanda vardığınız olur mu hiç?

Türk Silahlı Kuvvetleri, on binlerce asker, zırhlı, paletli araç ve onca mühimmat, teçhizat ile -40 derece soğukta, tipinin altında ve iki metre karın üzerinde onlarca kilometreyi üstelik, her türlü pusu ve saldırı tehlikesine rağmen geçmiş, teröristlerin inlerini kafalarına geçirmiştir. Üstelik tüm bunları bir haftada yani yedi günde yapmıştır.

Hiçbir terörist etkisiz hale getirilmese bile bu doğa şartlarında bunca büyük bir güç ile 15-20 km ilerleyip bu kadar kısa süre içerisinde geri dönmek bile başlı başına bir başarı ve düşmana göz dağıdır.

Karı, tipiyi, soğuk havayı sadece ULUDAĞ’ da, KARTALKAYA’ da anoraklarının içinde kayak yaparken görüp hisseden kalem ahlakından zerrece nasip almamış “Soros Çocukları” aklın, ahlakın, edebin sınırlarını zorlayan yorumlar yazmadan önce, bir araştırsınlar, dünyada böyle bir operasyonu yapabilecek kaç askeri güç var?

Atalarımız ne güzel söylemiş “İT ÜRÜR, KERVAN YÜRÜR” diye. Türk silahlı kuvvetleri her türlü yıpratma ve saldırıya karşın TÜRK MİLLETİ’ nin gönlünde ve gözündeki yerini muhafaza etmektedir ve edecektir de.

Öyle olmasaydı hiç, bir biri ardına gül kokulu şehit haberlerinin ciğerlerimizi yaktığı şu günlerde bile analar-babalar çocuklarını davulla, zurnayla, düğüne, bayrama gider gibi gönderirler miydi askere?

Hülasa, bu ülkede Türk Milletine ve onun göz bebeği Türk Silahlı Kuvvetlerine şu ya da bu nedenle saldıran kim varsa biliniz ki, geçmişinde, soyunda-sopunda kesin bir arıza vardır. Ve yahut bir kuyruk acısı.

Onlara söyleyebilecek tek sözümüz şudur:

Geçmediyse kuyruk acınız Sıra başınızda geri kaçınız

Son söz; nazlı al bayrağımızın rengi solmasın diye Zafer Binbaşı’mın yolbaşçılığında kanlarını sebil eden GÜNEŞ OPERASYONU ŞEHİTLERİNİ ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.

YOLLARI YOLUMUZ, İZLERİ İZİMİZDİR.

 

* Bu yazı Türk Silahlı Kuvvetlerinin 21 Şubat 2008'de Irak'ın kuzeyine yönelik başlattığı hava destekli sınır ötesi kara harekâtının sonrasında 4 Mart 2008 tarihinde www.ulkum.com sitesi için kaleme alınmıştır.

95 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page