En kısa tarifle bayrak bir milletin, bir ülkenin bağımsızlığının sembolüdür. Bu nedenle bayraklar ülkelerin, milletlerin değer verdikleri en önemli simgelerdendir. Türkler için ise bayrak şüphesiz diğer milletlere nazaran çok daha fazla şey ifade eder. Arif Nihat ASYA’nın Bayrak şiiri bile başlı başına bu fikri izaha yeter.
Türk bayrağının tarihi hakkında oldukça fazla rivayet bulunmaktadır. Kimileri Türk bayrağının tarihinin 1. Kosova Savaşı’na dayandığını, kimileri çok daha öncelerde de kullanıldığını savunmaktadır. Bunun nedeni Türk bayrağında yer alan ay ve yıldızın Türk ve İslam tarihinde öncelerde de sık sık kullanılmış olmasıdır. Ancak bugün kullandığımız Türk bayrağına en yakın bayrağın 1. Kosova Savaşı sonrası kullanılmaya başlandığını söyleyebiliriz.
1. Kosova Savaşı 1389 yılında Osmanlı Devleti ve birkaç Türk beyliği ile Sırbistan komutasındaki Balkan ittifakı arasında yapılmıştır. Savaş Osmanlı Devleti’nin zaferi ile sonuçlanmıştır. Rivayete göre savaş sonrası yerde biriken kan birikintileri üzerine yansıyan ay ve yıldız o gün Türk bayrağının ilk tohumları olmuştur. Bu rivayetin yanı sıra birkaç farklı kaynakça iddia edilene göre savaşın olduğu gün yani 28 Temmuz 1389 günü bir gökyüzü olayı gerçekleşerek Jüpiter ve Ay aynı hizaya gelmiş. Bu nedenle aşağıdaki görselde de görülebileceği gibi yansıma Türk bayrağını oluşturmuştur.
Bilgiler ne kadar doğru bilinmez ama bu savaş sonrası Türk bayrağının kullanımı Osmanlı Devleti’nde 18. yüzyılı yani 3. Selim zamanını bulmuştur. Bugünkü şekline benzer şekildeki ilk kullanımı aşağıdaki gibidir.
1844 yılında ise Tanzimat döneminde Sultan Abdülmecit tarafından alınan kararla Türk bayrağındaki sekiz köşeli yıldız 5 köşeli halini almıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile beraber de 29 Mayıs 1936 tarihinde Türk bayrağı şekil olarak TBMM tarafında belirlenmiştir.
Kimilerine göre Türk bayrağında kullanılan hilal şeklindeki ay, İslam dinini kimilerine göre de eski Türk inanışı olan Gök Tanrı inancını temsil eder. Türk bayrağında kullanılan yıldızın ise bağımsızlığı simgelediği de söylenir. Ancak bu anlamların hepsinin üstünde Türk bayrağı bu topraklar üzerinde yaşayan milyonlarca insanı kucaklar ve herkesi aynı çatıda birleştirir.
O nedenledir ki azami saygıyı hak eder. Çünkü bayrağımızın alında şehitlerimizin mübarek kanı vardır.
Tüm bunları neden yazıyorum biliyor musunuz?
Bazen bayrağımıza gereken saygı ve ihtimamın gösterilmediğini düşünüyorum.
Açık konuşmak gerekirse, böyle hassas bir konuda yanlış cümle kurmaktan çekiniyorum ve kelimeleri seçmeye çalışıyorum. Ancak son zamanlarda o kadar çok yıpranmış, rengi atmış, sökülmüş, yırtılmış Türk bayrağına rastlar oldum ki; artık bayrağımıza özen göstermeyen bu çevrelerin saygıdan dolayı değil de, bayrak hassasiyeti olan insanları sömürmek için astıklarını düşünmeye başladım.
Bizim geçerken görüp yüreğimizin parçalandığı o manzaraya, bayrağı asan ve her gün gören işletme yahut ev sahiplerinin kayıtsız kalmasının benim için başka bir izahı yok.
Bu hem büyük bir vefasızlık hem de kanunen suçtur. Türk Bayrağı Kanunu’nun 7. Maddesi; “Türk Bayrağı yırtık, sökük, yamalı, delik, kirli, soluk, buruşuk veya layık olduğu manevi değeri zedeleyecek herhangi bir şekilde kullanılamaz.” der ve sonraki maddelerde de aksi taktirde uygulanacak yaptırımları belirtir.
Hâl böyle iken bırakın evi, işletmeyi bazen kamu kurum ve kuruluşlarında dahi yıpranmış, rengi solmuş bayrak kullanıldığına şahit olabiliyoruz.
Daha kötüsü de var. Geçenlerde eve dönerken bir nalbur deposunun önünde bulunan çimentoların üzerinin, yağmurdan korumak için devasa bir Türk Bayrağı ile örtüldüğüne şahit oldum. Hemen arabamı sağa çekerek deponun kapısını çaldım. Saat geç olduğu için Afganistanlı bir Özbek bekçiden başka kimse yoktu. Ondan firma sahibinin telefon numarasını alarak aradım ve konuyu özetledim. Sağ olsun yarım saate çıktı geldi. Karadenizli ve milli hassasiyetleri yüksek olan şahıs konudan kesinlikle haberdar olmadığını, bekçinin kendinden habersiz böyle bir şey yaptığını ve çok üzüldüğünü belirtti ki, tepki ve tavrından bu anlaşılıyordu.
Demem o ki; çevrenizde bu şekilde yıpranmış, yırtılmış, yani bayrağımızın manevi değerini zedeleyecek şekilde kullanımına rastlarsanız öfkelenip hiçbir şey yapmadan çekip gitmeyin. Asanlarla birebir temas kuramıyorsanız, telefonla şikayette bulunmaktan çekinmeyin.
Ve bir an bile aklınızdan çıkarmayın;
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır!”
Comments