“Gecenin en karanlık anı, şafak sökmeden az önceki andır.”
Çok duydum bu sözü, çok gördüm, çok okudum. Ve hatta yüreğime nakış nakış dokudum. Gerçekten inandım mı doğruluğuna, yoksa inanmak mı istedim bilmiyorum.
Dedim ya bilmiyorum bu düştüğüm nice haldi. Ama bu cümle benim düşerken tutunduğum son daldı.
Çünkü hayata tutunmak için bir nedene ihtiyacım vardı. Düşünsene ne berbat bir durum, elimi bıraksam uçurum.
Karanlık gecelerde tekrarlayıp dururdum içimden;
Hayat çeşmesinin kaynağıdır umut Hepsi geçer elbet, karanlığı unut… Bir yeşil murattır bir beyaz ışık.. Ve sarıl hayata, umudunu büyüt,
Öyle de yaptım.
Ne isyan ettim feleğe, ne de kin güttüm. Yüreğimin gayyasında umudumu büyüttüm. Ne varsa maziden kalan unuttum, karanlık gecelerde kendi ellerimden tuttum. Kendi dizlerime yaslayıp başımı, yüreğime akıttım gözyaşımı.
Ve bazen umut ile girince dağlar arama, yetim türküleri merhem yapıp bastım yarama.
En zoruydu bekleyişlerimin, neyi beklediğimi bilmemek. Bir gece aklı kalpte yitirdim ve nihayet umudumu da yitirdim. İşte benim için gecenin en karanlık anıydı o an. Fısıldadım usulca; yan yüreğim yan.
Dilime pelesenk edip eyvah ile amanı, umudun girdabında erittim zamanı. Meğer vuslat için zamanı değil, umudu eritmeliymiş anladım.
Umutlarımın tükendiği bir andı ve hiç beklemediğim bir zamandı.
Sen geldin.
Avucunda bir tutam bahar, benimse yüreğimde yangınlar var. Kurak toprakların yağmurla buluşması yahut iki nehrin kavuşması gibiydi bu vuslat. Benzersiz bir yangın ve tarifsiz bir tat. Bir güneş gibi doğdun ve gönlümün karanlığını boğdun.
Anla/sana…
O yüzden beyaz ışığım diyorum ben sana.
Hoş geldin gönül bahçeme, bahar yüzlüm hoş geldin.
Bir yeşil murat Bir beyaz ışık Gün güneşe Gece aya Bu kalp sana aşık
Commenti