1944 yılında 17 Mayıs’ı 18 Mayıs’a bağlayan gece Kırım’da yaşayan Kırım Tatarlarının kapıları çalınmaya başladı. Stalin Rusya'sının askerleri, on beş dakika içinde hazırlanarak meydanlara toplanmalarını emrediyordu.
Kadınlar, kundaktaki bebekler, yaşlılar, hastalar, savaşamayacak durumda erkeklerden oluşan Kırım Tatarları o gece Kırım’daki istasyonlardan hayvan vagonlarına istif edilerek vatanlarından sürüldü. “Sovyetler Birliği’ne ihanet” ile suçlanıyorlardı.
Oysa ki aynı gece 50 bin Kırım Tatar erkeği, Hitler Almanya'sına karşı cephede Sovyetler Birliği adına savaşıyordu.
Kırım Tatarlarının bu çileli yolculuğu 20 günden fazla sürdü. Yüzlerce insanın istif edildiği hayvan vagonlarında insanlar öldükçe oturabilecek bir yer açılıyordu. Trenler, birkaç günde bir durduğunda ölenlerin cesetleri yol kenarına bırakıldı.
Kırım Tatarları, bu sürgünde Özbekistan, Kazakistan, Sibirya gibi bir çok bölgeye dağıtılmış, binlerce insan yurdundan koparılmıştı. Bu çileli yolculuk bittiğinde o hayvan vagonlarının neredeyse yarısı boşalmıştı. Kırım Tatarları, sürgünde 195 bin insan kaybetti.
Sürgün sonrası varılan memleketlerde de acılar bitmedi. Hiç bir varlığı olmayan binlerce Kırım Tatarı, hayatta kalabilmek için pamuk tarlalarında köle gibi çalışmak zorunda kaldı. Bu süre içinde bir çok insan yetersiz beslenme ve bulaşıcı hastalık gibi sebeplerden öldü.
Sürgünün bir kaç gün sonrasında, Rus NKVD yetkilileri Kırım'daki Arabat köyünün unutulmuş olduğunu fark etti. Köy halkı bir gemiye dolduruldu ve Karadeniz açıklarında gemi batırılarak Sovyetler Birliği adına bir problem daha "halledilmiş" oldu.
1965'te Kırım Tatarlarının, vatanları Kırım'ı "turist" olarak gezmesine müsaade edilmeye başlandı. "Aluşta'dan esken yeller yüzüme vurdu/Balalıktan osken evge közyaşım düştü." diye başlayan meşhur "Ey Güzel Kırım" şarkısının hatırası da bu yıllardan kalmadır.
23 Haziran 1978'de Kırım Tatarlarının Ebedî Meşalesi olarak bilinen Musa Mahmut vatanına dönüp yerleşmek istediğinde, Kırım'daki Sovyet yönetimi kendisini ve ailesini Kırım'dan zorla çıkarmak istedi. Musa Mahmut bunun üzerine kendisini yaktı ve 28 Haziran'da hayatını kaybetti.
1986'da SSCB sürgüne ve çeşitli baskılara maruz kalan bütün toplulukların haklarını kısıtlayan bütün hükümleri ortadan kaldırılarak, bu halklara haklarının ve itibarlarının iade edildiğini ve bütün bunların devlet garantisi altına alındığını açıklayan deklarasyonu yayınladı.
Ancak Kırım Tatarlarının toplu dönüş çabaları hala bürokratik engellere takılıyordu.1987 yılında Kırım Tatarları, vatana dönüşlerinin engellenmesine karşı Kızıl meydanda yaptıkları gösterilerle dünya gündemine oturdu.
Kırım Türklerinin efsanevi lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun önderliğinde yürütülen bu eylemler neticesinde 250 binin üzerinde Kırım Türkü vatanına dönebildi.
Kırım, 2014 yılının Şubat ayında Rusya tarafından tekrar işgal edildi. O günden sonra Kırım Tatarlarına karşı şiddet olayları arttı. Kırım Tatarları her gün ev aramaları, soruşturmalar ve yüksek para cezalarıyla karşılaşır oldu.
Kırım Tatar liderlerinin Kırım'a girişleri yasaklandı. Milli kuruluşlar kapatıldı. 18 Mayıs sürgün ve soykırımını anma toplantıları yasaklandı. Kırım Tatarlarına karşı yeni sürgün tehditleri de artık sıkça duyulur oldu.
Ne hazindir ki, 1783 tarihinde işgalci Ruslar tarafından akıl hastanesi olarak kullanılan Zincirli Medresede, sürgünün 75. yıldönümünde konser tertip edildi.
Ve ne hazindir ki ülkemizde bu insanlık dışı zorbalığı savunan ve "Kırım'ın işgalini Türkiye tanımalıdır" diyen siyasetçiler, işbirlikçiler var.
Büyük sürgünün yıldönümünde yurtlarından zorla çıkarılan ve bu uğurda can veren soydaşlarımızı rahmetle anarken, var gücümüzle bir kez daha haykırıyoruz; katil Rusya, Kırım'dan defol!
Comentarios