Yitik

7 Haz 20211 dk.

ŞİİR ŞAİRİN AŞK DENİZİDİR

İlk VUR EMRİ kitabıyla tanıdım KARAKOÇ’u. Baş ucu kitabımdır ortaokul yıllarımdan beri. Her biri ayrı güzel sıla, gurbet, sevda ve dava şiirleriyle bezeli kitap çoğu zaman benim için can kurtaran olmuştur.
 

Hayatın çirkefliğinden, keşmekeşliğinden ve yoğunluğundan uzaklaşmak istediğimde rastgele bir sayfa açarım ve Karakoç’un ölümsüz dizeleriyle –adeta- seyahate çıkarım. Yüzlerce kez okusam bile her okuduğumda ilk kez okumuş gibi duygu seline kapılırım.


 
Karakoç şiirleriyle güldüm, Karakoç şiirleriyle ağladım, Karakoç şiirleriyle sevdalandım ben. Bazen Tiyan-Şen önlerinde bir çeri olup coştum;

Bir haber dolaşır semada pul pul
 
Kılınçlar bilensin akın var Çin’e
 
Yiğitler at sürer düşman içine
 
Tarihe hükmeden bir ses duyulur;
 
-Vur! TÜRKLÜK aşkına vur!


 
Bazen mecnun olup sevdalara koştum.

Her ne kusur varsa geçen zamanda
 
Suçsuzdur aynalar elâ gözlü yâr
 
Mecnunlar Mevlâ’yı bulursa canda
 
El olur Leylalar elâ gözlü yâr
 

 
Bazen Mihriban ile sel olup çağladım.
 

 
Gün geçer azalır sevgi
 
Değişir her şeyin rengi
 
Bugün değil, yarın belki
 
Unutursun Mihriban’ım
 

 
Bazen kimsesiz bayramlarda oturup ağladım.
 

 
Güneş yükselmeden kuşluk yerine
 
Bir adam camiden döndü evine
 
Oturdu sessizce yer minderine
 
Kızı “Bayram” dedi yalın ayaklı
 
Adam “Bayram” dedi tam ağlamaklı

Yazıları da şiir tadındaydı.

Yeni Düşünce’de yazdığı dönemde Cuma günlerinin gelmesini iple çekerdim. ÇOBANA MEKTUPLAR’ı başka türlü okuma imkanı yoktu zira. Hülâsa; Türk şiirinin son kalelerindendi Karakoç.

Gitti. Sadece Mihriban değil, şiirler, türküler de öksüz kaldı.

Vefatının seneyi devriyesinde rahmetle anıyorum. Aziz ruhu şad olsun.

    296
    5